Eğer…

‎Eğer yeniden başlayabilseydim yaşamaya, ikincisinde daha çok hata yapardım !..

Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım..!

Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar.

Çok az şeyi ciddiyetle yapardım..

Temizlik sorun bile olmazdı asla.

Daha çok riske girerdim, seyahat ederdim daha fazla..

Daha çok güneş doğuşu izler, daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.

Görmediğim bir çok yere giderdim..

Dondurma yerdim doyasıya, daha az bezelye.

Gerçek sorunlarım olurdu, hayali olanların yerine..

Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardan olurdum.

Farkındamısınız bilmem ?..

Yaşam budur zaten !..

An’ lar, sadece anlar, siz de an’ ı yaşayın..

Hiçbir yere, yanına termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan gitmeyen insanlardanım ben.

Yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda, papuçlarımı atardım ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayakla..!

Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer !..

Ama işte, 85′ imdeyim ve biliyorum ; Ölüyorum…! *

 

Jorge Luis Borges

Yaşam Kuralları

Yaşam Kuralları

 

  • Kendini kabullen.
  • Yaşamınızı bir değerli amaca adayın.
  • Sadece ölü balık yüzeyde yüzer.
  • Sesini yükselten son kişi ol.
  • Kendi danışmanın ol.
  • Korku yoksa hep uyanıksan, tereddüt de olmaz, sürprizler de.
  • Gözün açık gitme. Yapmayı istiyorum, yapacağım.
  • Değiştirebileceklerini değiştir.
  • İyi yaptığın şeyde ikinci iyi olma.
  • Bu gün çok önemlidir.
  • İnanışların sistemli olsun.
  • Planlarınız hayal olmasın.
  • Esprili ol. Espri ile bak.
  • Yaptıkların etki uyandırsın.
  • Soru sormaya alış. Sorgulanmamış düşünce açığa çıkmaz.
  • Onurlu ol. Bütün başarılı insanlar gibi…
  • Büyük duyguların adamı ol.
  • Her şeyi anlamak zorunda değilsin.
  • Ne ezil ne ez.
  • Kuralları olan bir insan ol.
  • Derinde boğulmazsın.
  • Kendine ait ol. Hayatın iyisi de kötüsü de senin.
  • Pişmanlık duymayanlar kaybedenlerdir.
  • İyi bir şey demeyeceksen konuşma.
  • Farklılıkları kabul et aykırılıkları takdir et.
  • Yapmak istediklerini yapabiliyor musun?
  • Özür sevgi ve saygı doğurur. Özür dileyen ilk sen ol kazanırsın.
  • Ne zaman dinleyeceksin ne zaman konuşacaksın bil.
  • Tatminkârlık kazandırır.
  • Her gün yaşamına dâhil edebilecek yeni kuralların olsun.

Zamanı iyi kullanma yolları:


* Çalışmaya zaman ayır, ödülü başarıdır.

* Düşünmeye zaman ayır, gücün kaynağıdır.

* Oynamaya zaman ayır, ebedi gençliğin sırrıdır.

* Okumaya zaman ayır, bilgeliğin temelidir.

* Dost olmaya zaman ayır, mutluluğa giden yoldur.

* Hayal etmeye zaman ayır, yüksek gayelere bağlanma yoludur.

* Sevmeye ve sevilmeye zaman ayır, Tanrıların ayrıcalığıdır.

* Gülmeye zaman ayır, Tanrıların ayrıcalığıdır.

Susmaya ne dersin?

Söylenecek hiçbir şeyin yoksa, susmaya ne dersin?
Söyleyecek sözü olanları dinlemeye, anlamaya ne dersin?
Kitap sayfalarının arasında dolaşmaya…
Kâinatı okumaya…
Suratını okşayan rüzgârı, saçlarını ıslatan yağmur damlasını, ayaklarındaki kum tanelerini hissetmeye…
Güneşin batışını, hayata dair anlatacakları olan bir filmi, yıldızları, uzaklaşan bir gemiyi izlemeye…
Hastanedeki hastaları, cezaevlerindeki mahkûmları, kabristandaki mezar taşlarını görmeye…
Yollardaki bir taşı, bir düşeni, bir kendini kaybedeni kaldırmaya ne dersin?
Biraz düşünmeye, geçmişe, geleceğe gitmeye…
Sorular sormaya, hayata, kendine, dünyaya dair…
Kafa yormaya, hep ertelediğin konularda…
Bir cevap bulmaya, bir cevap veren bulmaya; içinden çıkamadığın problemlere dair…
Söyleyecek hiçbir şeyin yoksa, söyleyecek bir şeyi olanlardan bir şeyler öğrenmeye ne dersin?
Bugüne kadar söylenmiş sözlerin üzerinde durmaya; kiminin altını kırmızı, kiminin mavi, kiminin siyah kalemle çizmeye; kiminin üstünü çizmeye, kimine bir harf, bir kelime, bir ünlem eklemeye ne dersin?
Yeni bir şey söylemeyeceksen, daha önce söylenmiş sözleri bu kadar yüksek sesle, bu kadar kendi keşfinmiş gibi bağıra bağıra söylememeye ne dersin?
Kendini biraz hesaba çekmeye, cevaplarının doğruluğunu kontrol etmeye, hatalarını kabul etmeye…
Biraz bozmaya ezberlerini…
Biraz değiştirmeye kurduğun cümleleri…
Teslim bayrağını çekmeye…
Yeni şeyler öğrenmeye…
Yeni şeyler söylemek için susmaya…
Ama susarken de içine hiçbir ima katmadan, sadece susmaya…
Bir şey biliyormuş gibi değil.
Kâle almıyormuş gibi değil.
Kendini ağırdan satıyormuş gibi de değil.
Gümüş olan söze tercih edilesi bir altın değerinde olduğundan hiç değil…
Daha yolun başındaymış, daha öğrenecek çok şeyi varmış, söyleyecek hiç ama hiçbir şeyi yokmuş gibi susmaya…
Bir “Konuşursam yer yerinden oynar havasında” değil.
“Fırtına öncesi sessizlik” gibi de değil.
Sesini akort ediyormuş gibi hiç değil.
Söyleyecek sözü olmayan herhangi bir insan gibi…
Susmaya ne dersin?

Abraham Lincoln’ün Mektubu

-ABD’nin eski ve ünlü başkanlarından Abraham Lincoln’ün oğlunun hocasına hitaben yazdığı mektuptur.-
Öğret ona ki…
    “Öğrenmesi gerekli, biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını… Fakat şunu da öğret ona; her alçağa karşılık bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır.
   ” Her düşmana karşılık bir de dost olduğunu da öğret ona! Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir doların, bulunan beşinden daha değerli olduğunu öğret… Kaybetmeyi öğrenmesini
öğret ona!.. Ve hem de kazanmaktan neşe duymayı, kıskançlıktan uzaklara yönelt onu…” 
   “Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların  gizemini öğret ona… Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını…
   “Eğer yapabilirsen, ona, kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona, sessiz
zamanlar da tanı! Gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin edebi gizemini düşünebileceğini… Okulda hata yapmanın, bile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona… Ona, kendi fikirlerine inanmasını öğret. Herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde
dahi…”
   “Nazik insanlara karşı nazik, sert olanlara karşı da sert olmasını öğret
ona’.. Herkes birbirine takılmış bir yöne giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma! Tüm insanları dinlemesini öğret ona, fakat tüm
dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları
almasını da öğret.” 
   “Eğer yapabilirsen, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret
ona… Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin, sadece kendi
iyiliği için çalıştığına inananlara, dudak bükmesini öğret ona. Ve aşırı ilgiye dikkat etmesini..”
   “Ona, kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene verene satmasını, fakat
hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret… Uluyan bir
insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona… Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa, dimdik dikilip savaşmasını öğret. Ona, nazik davran, fakat onu kucaklama!.. Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır. Bırak, sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun. Bırak, cesur olacak kadar sabrı olsun. Ona, her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlara karşı da derin bir inanç taşıyacaktır…”
   “Bu büyük bir taleptir. Ne kadarını yapabilirsen bir bak bakalım…O, ne
kadar iyi, küçük bir insan.
Oğlum…”